gundem

Sahi Ne oldu Milliyetçi Oylara?

Durukan Dilek




Ülkece bir seçim maratonunu daha geride bırakmanın haklı gururunu mu yaşıyoruz yoksa stresinden mi kurtulduk desem çok bilemedim. Evet 31 Mart 2024 tarihinde yani geçtiğimiz pazar günü ülkece Mahalli İdareler ve Yerel Yönetimler ya da halk arasındaki tabiriyle Belediye seçiminde oy kullandık. Ve öyle görünüyor ki önümüzdeki 2-3 yıl ufukta bir seçim görünmüyor. Güneydoğuda askerlerin yuhalanması dışında çok şükür yine seçim güvenliğini tehlikeye atacak bir duruma şahit olmadık. Bu seçimde benim dikkatimi çeken sonuçlardan biri de milliyetçi seçmenlerin oy oranlarındaki azalmaydı. İsterseniz bunun nedenlerine birlikte bakalım.

Son iki seçimdeki katılım verilerini karşılaştıracak olursak yaklaşık on ay önce, 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan genel seçimde yaklaşık 56 milyon vatandaşımız oy kullandı ki bu sayı, 64 milyon toplam seçmen sayısının % 87’sine tekabül etmektedir. Geçtiğimiz pazar günü yapılan yerel ve mali idareler seçiminde ise 61 milyon seçmenden 48 milyon’ u sandığa gitti ve oy kullandı. İki seçim karşılaştırıldığında 8 milyon vatandaşın sandığa gitmediği görülüyor. Bir oranlama yapıldığında %9-10’luk bir oranın sandığa gitmediğini söyleyebiliriz. Bu oranın içerisinde ciddi bir milliyetçi oy yüzdesi olduğunu söyleyebilir miyiz? Evet söyleyebiliriz. Milliyetçi Hareket Partisine gönül vermiş bir seçmen AK Partiyle ortak olduklarından ötürü AK Partinin adaylarını içine sindiremediği için ya da ekonomik nedenlerden ötürü ve aynı zamanda CHP’nin İYİP’ nin belediye başkan adaylarına da oy vermek istemediği için sandığa gitmemiş olabilir. Ben bu kesimin oranının küçümsenecek bir oran olduğunu düşünmüyorum.

Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a muhalif bir milliyetçi seçmen kitlesi var. Bu kitlenin oyları önemli ölçüde Zafer Partisi İyi Parti ve hatta Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere üç partiye dağılmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti iktidarına muhalif seçmen geçmişte AK Parti iktidarının yapmış olduğu gerek çözüm süreci gerek geçmişteki FETÖ bagajı veya diğer başka sebeplerden ötürü Cumhur ittifakına mesafeli olduğu herkesçe malum. İYİ Parti, MHP'nin 2017 anayasa referandumunda 'Evet' oyu çağrısı ve partinin genel başkanı Devlet Bahçeli'nin yerine başka bir genel başkan getirmek için düzenlenen bir kurultayın ardından tanınmıştı. Başını Meral Akşener’in çektiği ve içinde Müsavat Dervişoğlu, Koray Aydın ve Ümit Özdağ gibi MHP’nin ağır toplarının bulunduğu bir grup İYİ Parti isimli partiyi kurarak, MHP’nin tabanının aksine Türk siyasetine batıcı, şehirli seçmene hitap eden bir milliyetçilik bakışı kazandırmayı amaçladılar. Kurulan partinin ilk lideri de bu hareketin başını çeken Meral Akşener oldu.

İyi parti 25 Ekim 2017’de kuruldu ve CHP’nin de milletvekili desteğiyle ve Saadet Partisiyle birlikte Millet İttifakı olarak adlandırılan konsorsiyumun içinde 24 Haziran 2018 seçimlerine girdi ve ilk seçim deneyimine rağmen %9.96’lık bir oy oranı yakaladı. İlk seçimde yakalanan bu oy oranı MHP’nin aldığı oy oranına yakın sayılabilecek bir oy oranıydı ki Cumhur ittifakı için de siyasi için ciddiye alınması gereken bir rakip oldu. Hatta ne denli ciddiye alınmaları gerektiğini 23 Haziran 2019’da gerçekleştirilen yerel seçimde özellikle İstanbul ve Ankara’da muhalif ittifak olan Millet ittifakının başarısında pay sahibi olarak gösterdi. İstanbul’da sağ gelenekten gelen Ekrem İmamoğlu’nun ve Ülkücü gelenekten gelen Ankara büyükşehir Belediye başkanlığına aday olan Mansur Yavaş’ın seçimleri kazanmasında İyi Partili seçmenin büyük payı olduğunu düşünüyorum ve büyük çoğunlukta aynı fikirdedir diye umuyorum.

Takvimler 2020’nin Kasım ayını gösterdiğinde İYİ Parti yönetiminde çatırdamalar baş gösterdi. Partinin ağır toplarından Ümit Özdağ’ın İyi Parti yönetimiyle İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu üzerinden yaşadığı sorunlar bir ayrılığı da beraberinde getirdi. Ümit Özdağ kurucusu olduğu partiden ihraç edildi. Ankara 1. Asliye Hukuk mahkemesi bu ihraç kararını iptal ettiyse de inceldiği yerden kopmuştu. Ümit Özdağ 4 Mart 2021 tarihinde İYİ Parti’den istifa ettiğini açıkladı. Ümit Özdağ 2021’in devamında parti kurma çalışmalarına başladı ve nihayetinde partinin 26 Ağustos 2021 tarihindeki bu tarihe dikkat, kendi partisi olan Zafer Partisini kurdu. Zafer Partisi milliyetçi bir parti olarak kurulmuştu ve programı ağırlıklı olarak kaçak sığınmacılar ve göçmenler üzerineydi. Parti özellikle Ergenekon Balyoz kumpaslarında Fethullahçılar tarafından zulüm gören milliyetçi, ulusal anlayışa sahip bazı asker, akademisyen, hukukçuların bir araya geldiği bir parti olmaya da başlamıştı. Özellikle CHP’nin 2012’den sonra değişen politikalarından rahatsız olan seçmenin zafer partisine yöneldiğini söylersek yanılmış olmayız. Ümit Özdağ kurduğu partiyle kaçak göçmen ve sığınmacılar konusunda oldukça yankı uyandırmıştı. Bu konuda hükümete yönelik çok sert eleştirileri oldu ki dönemin İç işleri bakanı Süleyman Soyluyla yaşadığı gerginlik kolay kolay unutulacak cinsten değil.  Kaçak göçmen ve sığınmacılar konusunda yaptığı eleştiriler nedeniyle iktidar seçmeni tarafından ırkçı, faşist olarak nitelendirildi.

Türkiye’de siyaset tıpkı önceki seçimlerde olduğu gibi bu kritik seçimde iki cepheye ayrılmıştı; Cumhur ve Millet itttifakı.14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen iki aşamalı genel seçim iktidar ve muhalefet cepheleri için hayati derecede önemli görülüyordu. Muhalefet cephesinde İyi Parti seçimlerden önce Cumhuriyet Halk Partisi, Saadet Partisi (SP), Gelecek Partisi (GP), Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) ve Demokrat Parti (DP)’nin aralarında bulunduğu bir konsorsiyuma dahil oldu bu ittifak kendileri altılı masa olarak anıldı. İktidar partisini oluşturan ittifak olan Cumhur İttifakını ise Ak Parti, MHP ve Büyük Birlik Partisi oluşturdu. Bir de bu partilere sonradan kurulan Yeniden Refah Partisi ve HÜDA-PAR eklemlendi.

İktidar bileşenlerini oluşturan partilere göre bu seçimin kazanılması durumunda Türkiye’nin karşısında hiçbir gücün olamayacaktı ve çok önemliydi. Ellerinde ciddi argümanlar da yok değildi terör örgütleriyle olan mücadele, batının karşı muhaliflere destek veriyor algısı, iktidar bloğu dış politikada ABD ve batılı ülkelerle yaşanan gerginliği iç politikaya yansıtıyor ve altılı masayı manda ve himaye yanlısı olarak nitelendiriyordu. Diğer taraftan muhalefet de bu seçime önem veriyordu ki onlara göre de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek için son fırsattı ve onların da ellerinde gün geçtikçe kötüye giden ve yanlış yönetilen ekonomi, hayat pahalılığının yanında dış politikada iktidara göre denge, muhalefete göre gel-git’li politika muhalefetin elini güçlendiriyordu. Bunun yanında Zafer Partisinin sığınmacı ve mülteciler konusundaki sert tavrı da iktidarı zorlamadı diyemeyiz.  

Altılı masa da kendi içinde çekişmeler yaşamadı diyemeyiz, cumhurbaşkanı adaylığı bu grubu ikiye bölmüştü ki zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısına kimi çıkarmalıydılar. CHP en büyük oy oranına sahipti. Dolayısıyla masanın kurucusu ve diğer masa bileşenlerini bir araya getiren isimdi. Dolayısıyla dönemin CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve parti yönetimi ve tabanına göre aday Kılıçdaroğlu olmalıydı ki kendilerince haklıydılar. Ancak bir sorun var büyük bir kesim Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan karşısında zafer kazanacağına ihtimal vermiyordu. Nitekim masanın ikinci büyük partisi Meral Akşener kazanacak aday mottosuyla İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının daha iddialı olduğuna inanıyordu. Çünkü İktidar bloğunu sağ seçmen oluşturuyordu. Ekrem İmamoğlu’nun Karadenizli olması büyük avantajdı iktidar bloğundan ciddi bir oy oranı yakalayabilirdi. Öteki taraftan Mansur Yavaş da ülkücü kökenli bir siyasetçiydi ve yukarıda bahsettiğim gibi MHP seçmeni olup da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı içine sindiremeyen milliyetçi oyları çalabilirdi. Ümit Özdağ da aynı fikirde olmuş olacak ki o da aday olarak Mansur Yavaş’ın ismini zikretti. Ancak Mansur Yavaş bu davetlere mesafe koymuştu. Genel başkana olan saygıdan mı yoksa anket sonuçları kamuoyuyla paylaşılanlardan farklı mı bilinmez Mansur Yavaş bu daveti elinin tersiyle itti. Dolayısıyla Meral Akşener’e göre Erdoğan karşısında tutunabilecek tek bir isim kalmıştı. Ekrem İmamoğlu. Meral Akşener İmamoğlu’nu ikna turlarına başlamıştı. Ne var ki başaramadı ve tarihi ve masadan kalkma ve tekrar masaya oturma süreçlerine şahit olduk. Tabi bu arada ülkece hepimizi üzüntü ve kedere boğan 6 Şubat depremlerini yaşadık. 11 tane vilayetimizde binalar yerle bir oldu. Malatya Kahramanmaraş, Hatay haritadan silindi desek yanılmış olmayız.

Hiç kuşku yok ki bu deprem siyasetin de kaderini belirledi bir bakıma. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan ve iktidar cephesi bundan daha zor duruma düşemez, fırsat bu fırsat diyerek adaylığını açıkladı. Çünkü bu depremde iktidar da aciz kalmıştı. Hem iki ağır deprem yaşanmıştı hem de iktidar bu denli bir felakete hazır değildi desek yeridir. Kemal Kılıçdaroğlu Altılı masadan kendisine destek olmaları için CHP listelerinden aday gösterdi ve ikna etti. Evet altılı masanın adayı tüm çekişmelere rağmen CHP lideriydi.

 Diğer taraftan Mansur Yavaş’ı cumhurbaşkanlığında görme isteğini gizlemeyen Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, Mansur Yavaş bu davete kayıtsız kalınca, başka isimlere yönelmişti. Önce CHP’den kopan ve tıpkı kendisi gibi parti kuran Memleket Partisi lideri Muharrem İnce’yle anlaşılır gibi oldu ancak olaylı bir ayrılık yaşandı. Neticede Ümit Özdağ ülkücü kesimden de oy alabilecek bir isim olan Sinan Ogan’ı aday gösterdi ve yanına Adalet Partisini alarak seçime girdi.

14 ve 28 Mayıs’ta iki aşamalı olarak gerçekleştirilen genel seçimler neticesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha seçilmişti. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’nı bir kez daha kazanmakla kalmamış birçok otoritenin meclisi kaybeder tahminlerini de boşa çıkararak mecliste çoğunluğu da ele geçirmişti. Bu zaferin kazanılmasında hiç kuşku yok ki ittifak ortaklarıyla ayrı listelerde seçime girmenin etkisi yadsınamaz.

Genel seçimlerin bir diğer akılda kalan olayı ise Zafer partisi aday gösterdiği Sinan Oğan’ı ikinci turda cumhur ittifakına kaptırması oldu.

Gelelim pazar günü yapılan seçimlere…

Genel seçimlerin kazanılmasından bu tarafa yaklaşık on ay geçmişti ve ekonomi hala iyi değildi ve fiyatlar vatandaşın cebini yakıyordu. Yukarıda yazdığım gibi Erdoğan’la sorunlu olmayan MHP seçmeni pahalılıktan ötürü başka bir adaya gitmedi. Zaten ekonomik nedenlerden ötürü birçok ilde hatta Ak Partinin kalesi sayılabilecek Trabzon’da bile merkez ilçeler ekonominin cezasını iktidara kesti. Erdoğan’a tavırlı olan milliyetçi seçmen ise örneğin İyi Parti kendi adaylarına oy verdi. Burada İstanbul ve Ankara’yı dışarıda tutmak gerekir. İstanbul’da Büyükşehir belediyesinde İYİ Partili kadroların olduğu bir gerçek ve İmamoğlu’nu tekrar Büyükşehir belediye başkanı olarak görmek istediler. Ankara’da ise Mansur Yavaş rakibi ülkücü kökenli olmasına rağmen ezici bir zafer elde etti. Hiç kuşku yok ki rakibinin mal varlığının çok olması birçok seçmeni rahatsız etti. Hatta öyle ki İyi Parti ve Zafer Partisi kendi adaylarını çıkarmalarına rağmen Mansur Yavaş hiç zorlanmadı.

İstanbul’da Zafer Partisi Ülkü ocakları eski başkanlarından Azmi Karamahmutoğlu’nu aday gösterdi. Ancak Ümit Özdağ’ın MHP’li seçmenin ve muhalif milliyetçi seçmenin oy alırım hesabı tutmadı. Azmi Karamahmutoğlu bu seçimlerin flaş partisi Yeniden Refah Partisinin adayının arkasında kaldı. Ben bu hayal kırıklığının arkasında ikinci turda Cumhur İttifakı’yla anlaşan Sinan Ogan’ın etkisi olduğunu düşünenlerdenim. Her ortamda fraksiyonlara ayrılmaktan yakınan milliyetçi seçmenin cezayı Ümit özdağa ve Azmi Karamahmutoğlu’na kesmesi çok adil gelmedi bana. Bu seçimde Zafer Partisinin ağırlıkla benimsediği kaçak sığınmacı ve göçmen politikasının birinci önceliği olmadığını anlamış olduk. Her ne kadar Genel Başkan Özdağ İstanbul depremine yönelik önlemleri kapsayan planları olduğunu da açıklasa da milliyetçi seçmeni cezbetmedi.

Diğer taraftan bu seçim öncesinde Millet İttifakında büyük ortağı CHP ile ortaklığı atarak hem seçmen hem de kadro kaybeden büyük hüsran yaşayan İyi Parti bu seçimin en büyük kaybedeni oldu. Zira genel kurula gidilecek ve İyi Parti’nin seyrini bir başka lider belirleyecek.

Benden bu kadar doğrusuyla yanlışıyla gördüklerimi yazdım hatam varsa af ola.

2024-04-05 Durukan Dilek

Türkler ölüyor

30 yıl önceydi. Çocuktum. Dün gibi dehşeti hatırlıyorum. Televiyzon başında Almanca okunan haber bugün bile kulaklarımda çınlıyor: ‘’Nie wieder’’ (Bir daha asla) diyordu muhabir. Bir daha asla. Ders alındı zannediyordum. Bir daha asla yabancı düşmanlığı yapılmayacaktı, bir daha yuvalar yakılmayacak,...

Harun Reşit Aydın 2024-04-07