Gök maviydi rüyamız.
30 Ekim sabahı ışıl ışıl parıldayan Lanus sokaklarıydı. Takvim 960 yılını gösterirken, semtin ıssız, pembe binasından yeni doğmuş bir çocuğun sesi yükseliyordu.
Bugünün çocukları hayallerimizi süsleyen bu bebekten elbette habersizdi…
Çok uzaklardan, Buenos Aires denen bir yerden yükselen o ışıktı.
Bizim, benim ve büyük bir neslin kalbini ısıtan.
Pembe, ufacık bir evin içinden gelen o masumane sesin anlamı neydi, ancak ben bilirim.
Ilk tanıdığımda, abimin yasak çekmecesindeydi. Ben daha ilkokul öğrencisi ve beş yaşındaydım.
Öğretmen en sevdiğim rengin ne olduğunu sorduğunda, gözüm kıpırdamadan gök mavisi demiştim, o çekmecede saklanan 10 numarayı hatırlarken.
Bir futbol topunun peşinden koşarken, salçalı ekmeğimiz eşliğinde sadece onu anardık.
Yoksul mahallelerin üzerine doğan bir güneş gibiydi. Sen büyürken biz seninle büyüdük!
Umudumuz, ödevlerimiz çantamızda beklerken, siyah beyaz televizyonumuzda, seni bir anlığına görebilmekti.
Sende en çok neyi sevdim biliyor musun?
Sen de bir insandın, tıpkı bizden biri gibi.
Şans senin lehine değildi. Şöhret bizim sokaklarımızda kolay bir şey değildi.
Herkes seni ışıltılı kameralara çekerken, o yeşil alanda nasıl süzüldüğünü unutamıyorum!
Futbol topuna o dokunuşun, o estetik...
Bize izlettirdiğin futbol değil, orkestraydı.
Çamurda büyüyen bir çiçek gibiydin. Güzel, zarif ama kaderinden kaçamayan bir çiçek.
Yıllar sonra sen pişmanlığını anlatırken, hiç yaşamadığımız günler için beraber ağladık. Keşke bu masmavi rüyamız daha uzun sürseydi. Ama olmadı, yapamadın, yapamadık...
Diego Harun artık büyüdü. Çalışmaya başladı. Artık senin için annesi tarafından dövülmüyor.
Artık çamura batmış, evde gizlenen o ayakkabılar yok hayatında.
Okuduk, adam olduk, her ne demekse. Kravatla dolaşıyoruz. Artık istediği her şeyi alabiliyor. Bu dünyada önemli olan sonuçta para değil miydi?
Amaç buydu, değil mi?
Ama sen, bize madalyonun diğer yüzünü gösterdin.
Kapitalizmin pençesinde olan bu dünyada hepimiz senin gibi tutsaklardık.
Artık dünyayı siyah beyaz izlemiyorduk. Artık mazlumların yanında değildik!
İngiltere maçlarında yeni bir Falkland savaşı çıkmıyordu.
Ayaklanmalar bitmişti.
Bu sistem fethedilemez tek kalemiz olan, yeşil sahaları da aldı.
Hepimiz yarım kalmış bir kitabın ortasında kaldık, hikayemiz bitmedi, bitirelemedi, yazamadık.
Geride kalan tek şey acı bir gülümsemeydi Armando!
Gök maviydi rüyamız, formamızdı, hatırlıyor musun?
Son atışını yaparken, umudun bitmediğinin ıspatıydı, gözümüzdeki o parıltı.
Ancak ne bizim gözümüzde kaldı o son parıltılı umut,
Ne de sen, nefesini tutarak son bir vuruş için koşuyorsun.
Gözlerimizdeki tüm hayaller, senin ayağında, bir daha vurmadığın o topun hüznünde eridi gitti.
Seninle birlikte umutlanan bu nesil, tıpkı senin sahada ve saha dışında kirlendiğin gibi,
kirlendi, yenildi ve kayboldular.
Geçmişine özlem duyan asi bir neslin kahramanısın sen Armando,
Armando Diego Maradona...
Seni asla unutmayacağız!
2024-03-17 Harun Reşit Aydın