Kutay Giray: Milliyetçilik Nedir Ne Değildir Üzerine Bir Deneme
Milliyetçiliğin evrensel anlamda genel geçer bir tanımlaması bulunmamaktadır. Birinci Dünya Savaşından sonra büyük imparatorluklar yıkılıyor ve yerlerine Türkiye’de olduğu gibi ulus devletler kuruluyor. Ulus devletler kuruluş aşamasında çeşitli sorunlarla ve tanımlamalarla karşılaşıyorlar. Her ulus devlet kendi milliyetçilik tanımlamasını yapıyor. Ayrıca Hans Kohn’a göre milliyetçilik Ren’in batısında monarşiye karşı koyma ve modernleşme hareketiyken, Ren’in doğusunda işgaller karşı koymak için militarist bir anlayışa evrilmiştir. Türkiye’de ise milliyetçilik, hem İttihat ve Terakkiye mensup aydınların Fransa’da bulunması sayesinde modernleşme hareketiyken hem de Birinci Dünya savaşı sırasında işgale karşı koyma biçiminde şekillenmiştir.
Kohn'un batı toplumunu seküler ve kentli bir kültüre dayandırırken, doğuyu ise batıyı taklit etmeye çalışan güçsüz orta sınıftaki insanların yer aldığı toplum biçimde tanımlamıştır. Ülkemizde son zamanlardaki ekonomik göstergelerin kötüleşmesi ve orta sınıfın çökmesiyle batıya olan taklit ve hayranlık artmakta ve istenilmeyen negatif yani tepkisel milliyetçilik artmaktadır.
Günümüzde de geçmişte de milliyetçiliği tanımlayanlar, içerisinde bulunduğu koşullar ve şartlardan yola çıkarak tanımlamalara gitmiştir. Milletleri oluşturan toplulukların şüphesiz ki ortak bir tarihi geçmişe ya da hikayeye ihtiyaç duyacağı gibi aynı zamanda bu topluluğun devamına karşı olası tehditlerin belirlenmesi gerekir.
Her ulusun tehdit anlayışı farklılar içermekte, zamanla da bu tehdit algılayışları değişmektedir. Kimine göre etnik bölücü unsurlar, ekonomik şartlar, bağnaz düşüncelerin sistemleşmesiyken kimine göre de istenmeyen göç hareketliliği olabiliyor. Herkesin tehdit algılayışı farklı olacağı için elinde milliyetçilik ölçerle gezmek absürt ve gereksizdir. İttihat ve Terakki mensupları kendi içerisinde farklı hayat görüşlerine sahipti ve herkesin tehdit önceliği aynı değildi. Fakat her ittihatçi ülkenin kurtuluşu için mücadele veriyordu. O yüzden kendin gibi düşünmeyeni milliyetçilikten kovamazsın.
Carlton Hayes milliyetçiliği güneşin doğuşu-batışı gibi doğal hergün tekrarlayan bir aktivite olarak tanımlıyor. Bu aynı zamanda şu anlama geliyor: Hayvan hakları derneğinden tutunda kadın hakları derneklerine kadar her türlü sivil toplum kuruluşunun içerisinde de milliyetçilik vardır. İnsanlar belli bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelip, ortak hareket ediyorlarsa milliyetçi bir oluşumdan bahsedebiliriz. Milliyetçiliğinin hayatın her evresinde var olması diğer hukuka bağlı oluşumlara saygı göstermemizi sağlar. İnsanların öncelikleri veya dertleri farklı olabilir. İlla bizim meselemizle dertlenmeleri gerekmez ya da bu onların boşa uğraştığı anlamına gelmez.
Modernist milliyetçilerden Ernest Gellner milliyetçiliği, iki insan aynı kültürü paylaşıyorsa ya da iki insan bir birini aynı ulusun parçası olarak tanımlıyorsa milletten bahsedilir, der. Yine Benedict Anderson’a göre millet, hayal edilmiş bir siyasal topluluktur ve bu toplulukta ortak yaşama arzusunun varolması gerekir.
Din, ilk milliyetçilik çalışmalarında önemli bir yer bulmuştur. Modernleşmeyle beraber dini kurumların zedelenmesi ve insanların bir arada yaşama isteği millet olgusuyla sağlanmıştır. Hobsbawm’a göre dinler insanların bir araya gelmesi için araçsal bir olgudur. Yine ünlü fikir adamlarımızdan Ömer Seyfettin ‘dili dilime, dini dinime uyan’ diye bir millet tanımlaması yapmıştır. Fakat modernleşmeyle beraber din sentezli milliyetçilik yerini seküler milliyetçilik anlayışına bırakmaktadır. Ülkemizde de metropol şehirlerde sanayileşme ve modernleşmeyle birlikte seküler milliyetçilik yaygınken, kırsalda din sentezli bir milliyetçilik anlayışı vardır.
Anthony Smith’e göre biçbir şey yoktan var edilemez, milletler zaten vardı ve bunlar belli bir ailede, köyde, toplumda yaşıyorlardı ve milli bilinçten yoksun bu toplulukların biri yada birileri tarafından uyarılması gerekiyordu. Orhun abidelerinde Türk yazması ya da örf-adet kuralları içerisinde Türklerin yaşaması buna en güzel örneklerden biri olmasına rağmen, siyasal ya da modern anlamda bir milliyetçilik olgusundan bahsedemeyiz.
Atatürk milleti, ‘Millet, dil, kültür ve mefkûre birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyasî ve İçtimaî hey’ettir.’ diye tanımlar. İsmail Gaspralı. ‘Dilde, işte, fikirde birlik’ sayesinde millet olabileceğimizi söyler. Türkçü fikir önderlerinden Akçura milleti, ortak yaşama arzusu, ortak dil, iktisat, medeniyet ve tarih birlikteliği olarak ifade eder. Fikir önderlerimizin hiçbirinde batı tarsi bir ırkçı söylem yer almamıştır. 1930’lardan sonra batının milletimizi aşağılama politikalarına karşılık başta H. Nihal Atsız olmak üzere çalışmalar yapılmıştır. Dönemi bugünden değerlendirmeye kalkarsak haksız bir eleştiri yapmış oluruz. Dönemin şartlarına göre Atsız hoca milli bilincimizi oluşturmak için çalışmalar yapmıştır.
Son günlerde ülkemizdeki milliyetçilik üzerine akademik veya sanatsal anlamda yeterli kadar içerik üretememe sorunları yaşıyoruz. Ülke şartlarının kötüye gitmesi, işsizlik ve çeşitli sebeplerle adalete olan güvenin azalması ile birlikte sosyal medya da yeni tür bir tepkisel milliyetçilik ortaya çıktı. Bu bazen diğer ırklara nefret kusmaya kadar varırken, bazende Türk düşmanlığı yapan Hollandalı siyasetçi Geert Wilders’in konjenktüre uygun paylaşımlarına destek vermeye kadar gidiyor. İttihat ve terakki mensuplarının yolundan gittiğini iddia eden kişiler, sadece şekli olarak alıntı yapma veya görsel paylaşmanın ötesine geçemiyor. İttihat ve terakki mensupları dünyanın farklı yerlerinde görevler yapan, yabancı dil bilen, şiir yazabilen, çeşitli müzik aletlerini kullabilen, eserler yazabilen entellektüel insanlarken onun izinden gittiğini iddia edenler sadece şovenist milliyetçilik yapan zümrelerdir. Ülkemde sığınmacı istemiyorum demek bir hak olmasına rağmen sığınmacılara / mültecilere çeşitli hakaretlerde bulunmak bir ırkçılıktır. Biz Türkler olarak hiçbir zaman diğer milletlere karşı batılılar gibi ırkçılık yapmadık. Hatta tam tersi mazlum insanların yanında yer aldık. Türkiye’de son zamanlarda yükselen milliyetçilik değil hamasi ırkçılığa varan söylemlerdir ve bunun bize hiçbir faydası bulunmamaktadır.
Kutay Giray
2024-03-14 Kutay Giray