strateji

YÜKSELEN MİLLİYETÇİLİK!

Bekir Paksoy




Bu köşede Türkiye gündemindeki konuları büyüklerin ‘Efradını Cami Ağyarını Mani’ dedikleri tarzda  çok fazla detaya gitmeden bütünlükçü bir perspektif ile tartışmaya çalışacağız. 

İlk başlığımız MİLLİYETÇİLİK? Yükselen, daha doğrusu yükseldiği iddia edilen hatta seküler olanının yükseldiği söylenen milliyetçilik. Milliyetçiliği kısaca; milliyetperver olma yani milletini sevme, onun menfeatlerini önceleme hâli, toplumcu bir tutum olarak tanımlayabiliriz. Konumuz tanım ve kapsam olmadığı için, başlığı sadece politik zeminde ve güncel çerçevede değerlendireceğiz.

Anti parantez Türkiyede üretim, istihdam, büyüme,  milli gelir gibi ekonomik verilerin yükseldiği doğrudur. Buna enflasyon ve döviz kurlarını da ekleyebiliriz. Hatta nüfus, konut, okul, araba vs çok çeşitli verilerle yükselişi ifade edebiliriz. Sosyal bir olgu olan milliyetçilik de, bu göstergelere benzer şekilde ve hızda yükselen bir olgu mudur acaba?  

Bizde milliyetçiliğin yükseldiği iddialarının merkezinde Sayın Ümit ÖZDAĞ’ın Zafer Partisi ile onun söylemleri bulunmaktadır.. Ondan önce iç ve dış konjöktörde çok önemli sorunlar yaşanmasına rağmen kimseler milliyetçiliğin yükselişinden filan bahsetmiyordu. Sayın ÖZDAĞ ve destekçilerinin temel söylemi ise; ‘Türkiyede 15 milyona varan kaçak-göçmen olduğu, bunların ekonomi başta olmak üzere sosyal hayatı bozduğu, bu sorunun bir beka meselesine dönüştügü” şeklindedir. Peki bu söylemden siyasal olarak MİLLİYETÇİLİĞİN yükseldiğini çıkartabilir miyiz? Çıkartabilirsek çoğunluğu sosyal medyada olmak üzere oluşan algının politik alana yansımasına dair çıktılara ulaşabilir miyiz?

Önce küçük bir hatırlatma: Zafer Partisi 2021’in ikinci yarısında kuruldu.  Sayın Özdağ ve destekçilerinin yoğun biçimde kullandığı göçmen meselesi ise yıllara göre çok artış gösterse de, 2011 yılından itibaren Suriye iç savaşı ile başladı. O gün yükselmeyen milliyetçiliğin 2023 seçimleri öncesi ve şimdi yükseldiğini iddia etmek için başka doğrulayıcı parametrelere ihtiyacımız yok mu?

Milliyetçiliğin hatta seküler olanının yükseldiğine dair elimizde hiçbir somut veri yok. Seçim sonuçlarına baktığımızda sanılanın aksine yükselen bir şey göremiyoruz. Türkiyede milliyetçi parti olarak; MHP, İyi Parti, Zafer Partisi ve BBP’yi sayabiliriz. MHP, 1999 seçimlerinde o günkü konjöktürün de etkisiyle % 18 oy almıştır. 2023 yılında yapılan seçimlerde ise yukarıda saydığım dört partinin oy oranı % 21 civarıdır. Önceki seçimlerde bu oran çok daha düşüktü. O zaman yükselen milliyetçilik değil başka bir şeydir. Şayet söylenildiği gibi milliyetçilik yükselmiş olsaydı bunun politik yansımalarını görmemiz gerekirdi.

Nasıl mı? Mesela Hollanda, mesela İtalya, mesela Fransa. Mesela ve muhtemelen Almanya’da göreceğimiz gibi. Avusturya, İspanyayı filan katmadım. Avrupa ülkelerinde milliyetçi söylemler, seçim sonuçlarına yansırken bizde yansımadığı halde nasıl milliyetçiliğin yükseldiği iddia ediliyor, şaşırmamak elde değil! 

Türkiyede siyasal manada yükselen bir milliyetçilik yoktur. Bir yükselişten bahsedeceksek ancak dindar-muhafakazakarlığın yükselişinden (ayrı bir tartışma konusu) bahsedebiliriz. Yukarıda milliyetçilik için baz aldığımız 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi % 15,5 oy alırken bu geleneğin siyasi devamı olan Ak Parti 2002 seçimlerinden %34, 2007-2023 arası %40-50 bandında oy almış, en son 24 Haziran seçimlerinde ise politik kulvara girdiği 2002 yılından 1 puan fazla % 35’e düşmüştür. Bu oy oranının milletvekili dağılım, temsil, icrayı kazanma gibi sonuçlarına girmiyorum ki bunu herkes yaşayarak çok iyi görmektedir.

Olguları, olmadığı gibi gösterir veya yanlış tanmlarsak sonuç da doğal olarak can sıkıcı olacaktır. Türkiye’nin birkaç yıldır yaşadığı ekonomik türbülanstan dolayı, bireysel bazda göçmen-sığınmacı meselesi üzerinden yaygın bir homurdanma olduğu aşikardır. Ancak bunun, politik olarak milliyetçiliği yükselttiğine dair elimizde bir çıktı bulunmamaktadır. Göçmenlerin en çok yaşadığı illerdeki seçim sonuçlarına, göçmen-sığınmacı meselesine en sert ve pop söylemlerle karşı çıkan Zafer Partisinin aldığı oy oranına baktığımızda tezimizin daha iyi anlaşılacağını düşünmekteyiz.

Yükselmeyen milliyetçiliğin seküler olanının yükseldiğine dair iddialara da birkaç cümleyle cevap vermek isteriz. Bizde sekülerimizden herkesin farklı şeyler anladığından hareketle milliyetçiliğin seküler formunun olup olmadığına girmeden aslının yükselmediği bir olgunun formunun yükselmesinden bahsetmeyi absürt buluyorum. Seküler milliyetçilik denilen şey içki içmek, sarkık bıyık bırakmak, Türkçü isimler ve söylemleri kullanmaktan ibaretse bu durum yükseliş için yeterli bir muhteva değildir. Özellikle politik hatta sosyal zeminde  bu tezi savunanların karşılığını ölçebilmemiz gerekir. Parametreler bize böyle bir sonucu göstermiyor.

Son söz olarak şunu deseler anlarım. Zamanın ve teknolojinin getirdiği imkanlar sayesinde bizde de konformizm, bireysellik, pop tavırlar yükseliyor. Bu tarz ve tavırların içinde milliyetçi sos da var, dindar sos da…. Hatta eksterm başka soslar da. 

İfadelerimden milliyetçilik karşıtı olduğum, milliyetçiliği, milli şuuru hafife aldığım sonucu çıkartılmasın. Biz dolaşıma sokulan bir tezi destekleyen argüman olup olmadığını değerlendirdik ve olmadığı sonucuna ulaştık. Politik zeminde 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsünden sonra başlayan MHP-AK PARTİ ittifakı; batı illerinde Ak Partiye duyulan tekpiden dolayı Mhp’ye oy kaybettirse de, iç bölgelerde MHP lehine önemli kazanımlar sağlamıştır. 2  Milletvekili çıkartan illerimizden Kilis, Çankırı ve Gümüşhane gibi yerlerde MHP 1 milletveki çıkartmıştır. Kanaatimize göre Ak Parti ile siyasi ittifak olmasaydı MHP Anadolu’da, hem mahalli hem de genel seçimlerde sağladığı seçim başarısına ulaşamayacaktı.  Bu düşüncemiz  31 Mart 2024 seçimlerdinde tekrar teste tabidir.

Burcumun yükselenini bilmiyorum açıkçası önemsemiyorum da. Sizin bilip bilmediğiniz ve önemsemeyip önemsemediğinizden de habersizim. Bildiğim bir şey var yükselen bir milliyetçilik filan yok, milleti boşuna amiyane tabirle dolduruşa getirmeyin ey erenler!

Vesselâm.

2024-01-28 Bekir Paksoy

Türkler ölüyor

30 yıl önceydi. Çocuktum. Dün gibi dehşeti hatırlıyorum. Televiyzon başında Almanca okunan haber bugün bile kulaklarımda çınlıyor: ‘’Nie wieder’’ (Bir daha asla) diyordu muhabir. Bir daha asla. Ders alındı zannediyordum. Bir daha asla yabancı düşmanlığı yapılmayacaktı, bir daha yuvalar yakılmayacak,...

Harun Reşit Aydın 2024-04-07